– 7 – Angoralı Pıh

ANGORALI PIH

Azize soyundan bir kızı yönetmek, kafese tıkmak, manipüle etmek, alt etmek, maymunlaştırmak ya da kukla tiyatrosunda oynatmak hiç kolay işler değildir. Bunu en iyi, azizelikten cadılığa geçiş yapmış, kocaları tarafından istenmeyen kadınlar bilir.

Bahsetmiştim, Vagna sıradan bir polis kızı olarak doğdu. Sonra çeşitli yüzyıllarda evlendi ama bunlardan birisi sihirli bir evlilikti. Ona büyük bir unvan, nam, isim, şöhret kazandırmıştı.

Oysa kendisinin, ne babasından tevarüs eden Kolombo soyadına, ne de herhangi bir tılsımlı unvana ihtiyacı vardı. Çok çok iyi bir ressamdı.

Ama öfkesini kontrol edemeyen bir ressam! Boyalarını her tarafa saçar sıçtatır, olur olmaz yer ve zamanlarda resim yapmaya davranır, önüne gelen herkese poz verdirirdi. Demiştim, kocasına bıyık yapma huyu da vardı. Aziz Peder bıkmıştı karısının bu huyundan.

Aslında Aziz Peder de çok kusursuz değildi ama öyle olmak, olamasa bile kusursuz görünmek istiyordu. Bilirsiniz, bunun en iyi yolu herhangi bir cübbe giymektir. Hangi ilahın fanı, hangi kürsünün payandası olduğunuzun bir önemi yoktur. Yeter ki sağlam bir cübbeniz olsun. Düğmeli, düğmesiz, cepli, cepsiz fark etmez. Yeter ki dolabınızda belli günlerde giyebileceğiniz çeşit çeşit renk renk cüppeleriniz olsun.

Peder en sonunda arkasına bakmadan kaçtı. Yani karısı Vagna, kayınpederi Kolombo, onun karısı Van kedilerinin kraliçesi, kızı Tinne ve karısının daha önceki yüzyıllarda yavruladığı Dalton kardeşlerle yaşadığı evden terlikleriyle kaçtı.

Peder sık sık evlenir, ya terk edilir ya terk eder böylece ha bire ülke değiştirirdi. Gezdiği her yerde de muhakkak kendine birtakım oğullar, kızlar edinirdi.

Aziz Peder aslında küçük peri kızlarını severdi. Ama onlarla evlenmesi yasak olduğu için o da diyar diyar dolaşır kendine uyacak eşler arardı. Çok yakışıklı bir adam olduğu için de bu hiç zor olmazdı. (İkna ediciliğinden bahsetmiyorum bile.)

Neyse, Vagna dul ve sevgilisiz bir kadına dönüşünce cadılığa da geçiş yapmış oldu. Elde tutulması gereken ya da yeniden elde edilmesi gereken unvanlar olunca, cadılar konfederasyonundan gelen teklifi reddedemedi.

Cadılar ona önce şunu öğretti: “Amaç için her yol mübahtır.” Bu ülkü Machiavelli’ye ithaf edilse de karanlık dünyaların ülküsüdür ve asla bu kadar genç birine atfedilemez.

Sonra da duygularıyla hareket etmemeyi öğrendi onlardan. Herkes cadıları çok duygusal, bağırıp çağıran, durmadan çığlıklar atan kadınlar olarak bilir. Hayır, yanılmaktalar.

Ölene yakın o kadar iyi o kadar iyi bir cadı olmuştu ki, “keşke pederi kaçırmadan önce bütün bunları öğrenseydim” diye ah vah ediyordu.

Ona siyah eldivenler gönderdi cadıların reisi. “Asla niyetini belli etme” yazıyordu eldivenlerin içinde.

İlk görüşmeye çağrılacağı günü heyecanla ve endişeyle bekliyordu. Nihayet o gün geldi ve cadıların huzuruna vardı.

Reis, “senin en büyük hazinen kızın” diyerek söze başladı. “Onu muhakkak elinde tutmalısın. Biz sana ne yapacağını söyleyeceğiz. Bize güven ve her dediğimizi harfiyen yap.”

Vagna, biliyordum dedi. Tinne’nin acayipliklerinin farkındaydı elbette. Kim eliyle zargana tutabilir, salyangozlara söz geçirebilirdi ki zaten. Ayrıca daima en doğru kararı vermek gibi çok ilginç bir özelliği vardı bu kızın. En karmaşık, en zor, içinden çıkılmaz durumlarda bile çıkış yolunu görür ve gösterirdi. Bir çare her zaman düşünür, eninde sonunda onun haklı olduğunu herkes teslim ederdi. Bu yüzden tanıyan, bilen, duyan, gelen ona danışırdı her işini. Annesi olarak bununla övünürdü hep. Ama reis onu ikaz etmişti. “Kızını bir mücevher gibi sakla. Kimseye onu övme, kalabalıklarla tanıştırma, buluşturma” demişti.

Tinne küçücük, ufacık, tefecik bir kız olmasına rağmen hep doğruyu görür, doğru kararlar verirdi. Annesinin girişimlerinden habersiz, giden pederinin yerine kendine başka ekolden bir peder bulmaya karar vererek at üstünde günlerce Angora’ya yolculuk etmiş, orada eliyle koymuş gibi ihtiyar mı ihtiyar bir peder buluvermişti. Angora’da pederlere “Pıh” deniyordu. Tinne pıhın elini tuttu ve kanatlarının çıktığını fark etti. Çocukluğu boyunca biriktirdiği bütün yaşlar aktı gözlerinden.

Cadıların bu durumdan çabucak haberleri olmuştu tabi. Tinne’yi Angora’lı bir Pıh’a kaptıracak değillerdi.

Önceki Sayfa         Sonraki Sayfa

Defne Ilgaz, Rıfat Ilgaz, Afet Ilgaz, Absürd, Absürt, Mizah, Otobiyografi, Eğlenceli yazılar, Gülmece, Hiciv, Taşlama, Edebiyat, Roman, Deneme, Şiir, Tinne, Saçmalardan Seçmeler, Saçma,Acaip, Acayip, Acayip Dünya, Kadın, Komik, Komik kadın, Gülmece Güldürmece, Sıra Dışı, Fantastik

– 4 – Hayatım Roman

HAYATIM ROMAN

Ne hayali arkadaşlar gördü geçirdi Tinnecik. Gerçeğini hiç görmedi desek yeridir. Kızlar yatakhanesinde fısıltı yoluyla yayılan bir formül vardı. Ranza demirine vurulur, hayalet arkadaş çağırılır, o da derhal gelirdi. Yatılı okuldan tahliye olana kadar devam etti bu saçmalık.

Ne zaman ki her işini kendi yapar oldu, Vagna Hatun tarafından eve tekrar kabul edildi. Saçını komşu kadına ördürüyordu, annesi de göz yumuyordu.

Komşu kadın, köyden kente yeni gelmiş bir köylü kadıncıktı. Annesinin kadınlara konferans verip rol kestiğini öğrenince “benim hikayemi de duyur Azize Hanım, hayatım roman” demişti.

Meğer kadını kocası dövmüş, o kadar dövmüş ki gözü çıkmış. O da gözünü tekrar yerine takmış. Kulak misafiri olduğu ilk dehşet verici absürt hikâye buydu Tinne’nin. Gazete okumaya başlayınca “kendine sezaryen yapan kadın”dan da haberi olmuştu. Anlı şanlı Azize Vagna Hatun’un kızı olmasına rağmen günün birinde çocuğunu kendi kendine doğurması gerektiğinde bir zamanlar gazetede okuyup inanamadığı bu haber aklına gelecekti.

Ölmeyip büyümeyi başarırsa tabi.

O yıllar güzel yıllardı Tinne için, annesi Keriduyn Abi’yle mutluydu, annesinin ilk evliliğinden olan malum bıradırları arada onu dövseler de idare ediyordu. Birkaç kez ölecek gibi olmuş, yerlerde yuvarlanıp nefessiz kalmıştı ama annesi olayı soğukkanlılıkla karşılamıştı. Azize olduğu oradan belliydi, kızına “istersen sana karate dersi aldıralım” demişti. Tinne annesinin buna para ayıramayacağını bildiği için her zamanki gibi durumu idare etmişti.

Böyle böyle savaşmayı öğrenmişti. Ölmeyince öğreniyor insan. Ölmemek için öğrenmek değil bu. Madem ölmedim, bari savaşayım durumu. İşte ben tam o günlerde tanıdım Tinne’yi. Daha yeni ölmemişti. O sık sık ölmez. Ben bizatihi şahit oldum, ölmüyor bu kız, öldüremiyorlar. Tinneler ölmez, diye şarkı söylemek geliyor içimden, zor tutuyorum kendimi. Belki bir gün hep beraber bir meydanda, mesela bir ağacın ölmemesi için buluşur, birleşir şarkılar söyleriz. Hem Tinne de olur aramızda. Sizi onunla tanıştırmayı çok isterim doğrusu.

Önceki Sayfa                    Sonraki Sayfa

Defne Ilgaz, Rıfat Ilgaz, Afet Ilgaz, Absürd, Absürt, Mizah, Otobiyografi, Eğlenceli yazılar, Gülmece, Hiciv, Taşlama, Edebiyat, Roman, Deneme, Şiir, Tinne, Saçmalardan Seçmeler, Saçma,Acaip, Acayip, Acayip Dünya, Kadın, Komik, Komik kadın, Gülmece Güldürmece, Sıra Dışı, Fantastik