– 35 – İfşa Edelim!
– 35 – İFŞA EDELİM!
Nabustannezar, Tinne’yi elinden geldiğince aydınlatmaya, uyandırmaya, uyarmaya çalışıyordu. Ama her seferinde şaşırıyordu. Tinne’nin aslında her şeyin çoktandır farkında olduğunu görüyordu. Tam “öyleyse neden” diye aklından geçiriyorken, Tinne cevabı yapıştırıvermişti: “Farkında olmak neyi değiştirirdi ki, benim soluksuz devam eden zor bir hayatım vardı. Kıskanç ve hazımsız annem, açgözlü ve doyumsuz üvey kardeşlerim ve onların kendilerinden beter çirkin karıları… Havai ve sorumsuz kocam ve onun tek kişilik hayalleri… Hep kendi derdiyle meşgul ve daima uzakta olan Aziz Peder ve tabi bu beş para etmez kalabalığın içinde büyütmek zorunda olduğum çocuklarım… Peşimde aç kurt gibi dolaşan bir ruh hastasının varlığını fark etmiş olsam ne olur, olmasam ne olur? Biliyor musun, ben tıpkı yaşadığım coğrafya halkları gibiyim Nabustannezar! Düşmanlarımın gayet farkındayım. Ama benim de, halkımın da düşmanları gizlenen türden.”
“Korkaklar çünkü.” Nabustannezar, Tinne’nin düşmanlarını ezelden beridir tanıyordu.
-“Söyle o zaman, ne yapalım Nabu? Onları nasıl ortaya çıkaralım?”
-“Onlar elbet bir gün ortaya çıkacaklar. Her deneyin bir bitiş tarihi vardır.”
Cevabını bildiği halde sordu Tinne. “Laboratuvar faresi miyim ben, ne deneyi?”
-“Öyle demek istemedim ama senin üzerinde bin bir türlü deney yaptıkları doğrudur. Onların din gibi taptıkları bir bilim var, Tosyolobi. Deneye, gözlem ve karşılaştırmaya dayanan bir bilim. Toplum bilim de diyorlar. Patolojik, marazi olanla sağlıklı olanı çatıştırmaları gerekiyor. Doğal hayata müdahale ederek yapıyorlar deneylerini. Yeni bir din olarak gördükleri bu bilimi geliştirmeye çalışıyorlar.”
-“Hadi be! Kimmiş bu bilimsel dinin kurucusu, ben tanıyor muyum?”
-“Högüst Kont!”
-“Bir yerden tanıdık geliyor ama çıkartamadım…”
İkisi de biraz suskunluğa gömüldüler. Düşündüler, düşündüler. Tinne ne düşünüyordu bilemiyorum ama Nabustannezar düşmanın ellerini Tine’nin boğazından nasıl çekerim diye düşünüyordu. Yani neredeyse eminim böyle olduğuna. Nabustannezar’ın varlık sebebi buydu çünkü.
-“Burada patolojik olan Tartaryan, değil mi? Ben değilim herhalde?”
-“Bir de soruyorsunuz!”
-“Şaka yaptım, Nabu’cuğum. Bunların BBG evlerine nasıl meraklı olduğunu, insanı, yani onların tabiriyle ‘insana benzeyen hayvanları’ izlettirmeyi nasıl sevdiklerini, ben çok iyi biliyorum. Onevizyon’da bütün gün birbirleriyle çatışmaya sokulmuş kadınlarla erkekler, analarla gelinler seyrettiriliyor. O programlarda bizim en yüksek varlık olduğuna inandığımız insanoğlunun, en aşağılık yüzünü sergilemeye çabaladıklarını görüyorum. Bütün bu gayretin elbet bir sebebi olmalı.”
-“Kitapları kitapları… Sebep, sıkı sıkıya bağlı oldukları o köhne zehirli kitapları.”
-“Haberim var o kitaptan.”
-“Sözleşme diyorlar adına.”
-“Biliyorum.”
-“Her şeyin farkındasınız. Öyleyse, niye bir şey yapmıyorsunuz Tinne’miz?”
-“Ne yapabilirim, ben bir garip kadınım!”
-“Emret, biz yapalım.”
-“Nabu. Neler yaptığınızdan haberim var. Bana sormadan başlamışsınız bile. Hala ne istiyorsun?..”
Nabu, ne diyeceğini bilemedi.
“Bu yangınları siz yapıyorsunuz değil mi?”
Nabu, sodasını dikti tepesine. Sıkıntılı sıkıntılı kıpırdanmaya başladı.
-“Ben size avlara başlayın demiştim.”
-“Başladık.”
-“Doğru adamları avladığınıza emin misiniz?”
-“Siz aşağıdan yukarı doğru demiştiniz. En tepedekiler en son demiştiniz. Ona uyuyoruz.”
-“Anlaşıldı. Tedbir almaya başladılar. Bak Nabu, bunlar yenileceklerini anlayınca önce sessizleşirler, sonra büyük patırtı yaparlar. Ben bugünlerde büyük bir patırtı bekliyorum.”
-“Büyük patırtıya cesaretleri yetmezse?”
-“Rüşvet verir, satın alır, şantaj yapar, bir şekilde anlaşma yoluna giderler.”
-“Eğer ayak izleri, parmak izleri bulunmuşsa?”
-“Tüm izleri, bağlantıları yok etmek için ne gerekiyorsa onu yaparlar.”
-“Biz de buna gayret ediyoruz, Tinne’miz! Tartaryan sadece bir kobay. Ondan kolayca vazgeçerler. Ama deneyin sürmesinde ısrar ederlerse yeni bir fenomen sürebilirler deney sahasına.”
-“Bu tip düşmanda ifşa en sağlam savunmadır. Bunlar “gizlenen düşman”, meydana çıkıp kılıç çeken cinsten değil. Bütün gücünü gizlilikten alır, varlığını gizlenmeye borçludur. Biz sürekli “açığa çıkarma” operasyonu yapmalıyız.”
-“İfşa kampanyası diyorsunuz.”
-“Evet…”
Nabu, bacaklarını sallamaya, terleyen avuçlarını cübbesine sürmeye başladı.
– “Şu Högüst Kont’un kitaplarını getirin bana. Ne diyormuş bir bakalım.”
-“Adamın mabedi bile var!”
-“Bir de ‘bilim’ diyor icat ettiği şeye?”
-“Tebliğ yapıyormuş. Bütün krallara mektup yazıyormuş, peygamber gibi…”
-“Nabu senden bir şey rica edeceğim.”
-“Başım üstüne.”
-“Bana “Tinnemiz” demeyeceksin, “siz” diye hitap etmeyeceksin. Ben senden küçüğüm, beni kardeşin bileceksin.”
-“Biz senin öğrencilerindik… Mağarada…”
-“Bu konuyu konuşmak istemiyorum. Bir kedi, bir kuş olarak da karşına çıkabilirdim. Neysek ne! Geçmişte ne olduğumuza göre hareket edemeyiz.”
-“Binlerce yıl geçse de roller pek değişmiyor…Tin…ne…”
-“Bak böyle çok daha iyi. Nabu.”
-“Tamam.”
Defne Ilgaz, Rıfat Ilgaz, Afet Ilgaz, Absürd, Absürt, Mizah, Otobiyografi, Eğlenceli yazılar, Gülmece, Hiciv, Taşlama, Edebiyat, Roman, Deneme, Şiir, Tinne, Saçmalardan Seçmeler, Saçma, Acaip, Acayip, Acayip Dünya, Kadın, Komik, Komik kadın, Gülmece Güldürmece, Sıra Dışı, Fantastik,İlyas Temel şafak, Defne Ilgaz, Necati şaşmaz, Kurtlar Vadisi, Polat Alemdar, sahte Mehdi, adnan Oktar, İbrahim kalın, CIA, FBI, MOSSAD, Üçüncü Dünya Savaşı, necaaattii, ibne, godoş, orospu çocukları, sahil şaşmaz, abdülkadir şaşmaz, recai şaşmaz, zübeyr şaşmaz, panafilm, tayyar baba, elazığ, bkm, yılmaz erdoğan, güldür güldür, ali sunal, aydın ılgaz, mason biraderler, tapınak, ritüel, ayin, gizem, ezoterizm