– 8 – Mersomnesliler
MERSOMNESLİLER
Tinne annesinden hiçbir şey saklamazdı. Angora’dan döndüğünde yaşadıklarını onunla paylaştı. Nasıl olsa kanatlarını görürdü Vagna Hanım. Çünkü artık eskisinden daha dikkatli bakıyordu kızına.
Eskiden özgürce salyangoz kovalayan Tinne, üzerindeki gözleri hissettiği için farklı davranır olmuştu.
Siz de bilirsiniz ki üzerimizde göz ya da gözler varken başka, kimse bize bakmıyorken başka türlü davranırız. Tinne kendisinin farklılaştığını, annesinin gözlerinin başka türlü baktığını anladığında ayırt etti. İrili ufaklı bütün uygarlıkların göz motifini bu kadar vurgulaması bundandır. Hükmetmek gözlemekle başlar.
Tinne’nin çok yakınında bir çift göz vardı artık. Hem de fosforlu gözler! Gece de gündüz gibi gören… Anneannesinin mavi sarı gözleri gibi eğlenceli değildi onunkiler. Yanıp sönen, çakan, parlayan, kıvılcımlı, közlü, delici gözlerdi.,
Hayır yanılıyorsunuz, kızına göz kulak olan endişeli annelerin gözleri gibi hiç değildi. Önce kontrol eden ve ispiyonlayan, sonraları kızan ve ceza vermek isteyen, her ikisinin yaşları ilerlediğinde de artık kıskanan ve nefret eden gözlerdi. Öleceğini anladığında kızını da öldürmek istemişti mesela. Buradan şunu anlıyoruz ki bir insanın içinde karabiber tohumu kadar bile kötülük varsa ona asla büyük bir güç emanet etmemeli.
Aslında cadılık sandığınız gibi kötülükle eşanlamlı bir kavram değildir. O, eskiden öyleymiş, genellikle dul ve yaşlı olan bazı kadınlar, iksirler içirerek yönetirlermiş ailelerini ve çevrelerini. Böyle böyle çıkmış, yayılmış bir zanaat.
Ca’de’nin Hasan’a zehir içirmesi başka bir kötülük türü. Siz karıştırıyorsunuz. Ama sabırlı olursanız hepsini tek tek açıklayacağım.
Eski çok eski cadıların bir şeyler içirme yedirme huyları varmış, tamam, bunda anlaştık. Ama bakın bu tamamen acizlikten ileri gelen bir davranış kalıbı. Şimdiki cadılarsa eğitimli, iş, güç, akıl, izan sahibi. Güç ve tahakküm hırsıyla böyle zehirlenme yaşayanları zaten kendileri ortadan kaldırıyorlar. Aralarından uzaklaştırıyorlar dersem gerçeği söylememiş olurum. Basbayağı temizliyorlar işte.
Bu dünyanın bir unsuru olmak demek, sistemin dengesini bozmamak demektir. Dünyamızın sisteminin dengesini bozanlar, bilin ki insan görünümlü Mersomneslilerdir. Onların ortak özelliği hükmetme takıntılarıdır. Hükmetmeden duramazlar. İlla hükmedecekler!
Niye mi buradalar? Kendi dünyalarında, burada olan zevkler olmadığı için insan bedeninde olmayı isterler. Onların varoluşlarında tat alma vs gibi duyular olmadığından burası onlar için cennet! Bizleri köleleştirdikleri sürece tabi. Ah şu Mersomnesliler!
Bakın her önünüze gelene şeytan demeyin! Şeytan, öğretmenden önce konuşan, izin almadan lafa giren, hadsiz bir talebe gibidir. Elbette iyi kulla kötüyü ayırt edici bir ekip gerekecekti, şeytan teklif etmese de yaradanımız zaten bunu duyuracaktı. Bu artık belli bir şey.
Şeytan şimdi ne kadar pişman! Mersomnesliler onu da köleleştirmiş, her türlü pis işlerine koşturup duruyorlar. Oysa sabırlı olsaydı sahibimiz ona yol yordam gösterip uyararak dünyaya gönderecekti. Acelecilik böyle bir dert işte.
Sistemsel konular çok çapraşık. Zaman zaman değineceğiz. Çünkü Tinne ömrü boyunca işleyen bütün çarklarla mücadele etmek zorunda kaldı. Ben de onun anlattıklarından çok şey öğrendim.
Neyse, Tinne’nin hayatı annesinin Cadı Vagna olarak azizeliğe de göz koymasıyla iyice zorlaştı. Hayatlarımızı çetrefilleştiren, her şeyi aynı anda isteyen, bunun için de bizleri köleleştirmeye yeltenen bu insan görünümlü varlıklardır. Sizler de lütfen uyanık olun.
Cadılar yaptıkları mevsimlik toplantılarında Vagna’ya şöyle hitap ettiler: “Anladığımız kadarıyla kızın, damarlarında akan kan nedeniyle kanatlılara meyletmiş. İstersen onu tanıdığımız bir kanatlı aileye gelin edelim. Böylece gözümüzün önünde olur. Onun seçtiği Pıh zaten çok çok yaşlı, aramızdan ayrılması an meselesi. Ne dersin?”
“Pek iyi olur efendim!” dedi, Vagna iki büklüm eğilerek.
“Ama bu kararımızı sakın ona belli etme. Her şey doğallıkla olmalı.”
“Efendim, benim kızımın hisleri çok kuvvetlidir. Öngörüsü muazzamdır. Size tarif dahi edemem.”
“Bizim her şeyden haberimiz var. Doğduğundan beri onu takip ediyoruz. Babası bizim dostumuzdu. Kızını bizlere emanet etmiş, gerekirse aramıza almamızı istemişti. Seni aramıza almamızın sebebi kızındır. Bunu sakın unutma, Vagna Hanım!”
Vagna’nın içinde kızına karşı kıskançlık duygusu ilk olarak bu konuşmadan sonra peydahlanmıştı. Demek Peder kızını Vagna’yı sevdiğinden daha çok sevmiş ve düşünmüştü. Oysa genç, güzel, özel mi özel, üstelik varlıklı bir kadındı. Çok sevilmeliydi, en çok o sevilmeliydi.
Anlaşılan kızı kendisinin sahip olmadığı bir özel duruma daha sahipti.
Tinne, Pıh gelini olursa bir üstünlük daha elde edecekti.
Olsun, hiç olmazsa kontrol onun elinde olacaktı. Kızı fazla saf ve iyi niyetli biriydi ve Vagna’nın zekasıyla asla başa çıkamazdı.
Babasını değil belki ama, kızını kesinlikle parmağında oynatabilecekti.
Yeni edindiği cadılığı ve cadı dostları sayesinde!
Defne Ilgaz, Rıfat Ilgaz, Afet Ilgaz, Absürd, Absürt, Mizah, Otobiyografi, Eğlenceli yazılar, Gülmece, Hiciv, Taşlama, Edebiyat, Roman, Deneme, Şiir, Tinne, Saçmalardan Seçmeler, Saçma,Acaip, Acayip, Acayip Dünya, Kadın, Komik, Komik kadın, Gülmece Güldürmece, Sıra Dışı, Fantastik