– 18 – Tinne’nin Listesi

TİNNE’NİN LİSTESİ

Tımar-hanede tımarlanırken düşündü durdu. Neden buradayım, diye.

Herkesin ona borcu vardı. Ödenebilecek meblağlar değildi elbet. Borcunu ödemekten kaçınan ya da üstüne oturmak isteyen borçlular ne yaparlarsa, onlar da onu yaptılar.

Hz. Ali’ye sormuşlar falanca senin hakkında ileri geri konuşuyor diye, inanmamış. Ben ona iyilik yapmadım ki, niye beni kötülesin, demiş.

Onun bildiği bütün batıni sırları Fatma’dan öğrendiğine inanan biri olarak farklı yorumluyorum tabi, Ali’den rivayet edilen sözleri, ama doğru söylemiş neticede.

Tımar edilirken düşünmüş durmuş Tinne, ben kime, ne iyilik ettim, diye. İyilik yapmak onun rutini olduğu için bulmakta zorlanmış biraz. O da en çok iyilik ettiklerini yan yana sıralamış, meyus olaylarda failleri bulmak bu kadar kolaydır işte.

Katil daima en yakınındadır maktulün değil mi? Artık bunu herkes öğrendi, cinayetin sıradanlaştığı şu günlerde… Şiddetin ve suiistimalin en büyüğü aile içinde gerçekleşir. Bunlar hep genel kaideler. Peki nokta atışı nasıl yapılır, biraz ona bakalım.

“Bu işten kimin çıkarı var” gibi sıradan bir soruyla, doğru sonuca gidemezsiniz. Çünkü, insan bindiği dalı kesen bir aymazdır. (Hoca Nasreddin’in öğretileri de çok yardımcıdır, tavsiye ederiz.) Maktul yaşasa, bu en çok kimin hayrına olurdu, diye düşünmek lazım. Ya da ona en çok kim muhtaçtı?

Kendisine karşı suç işlenen mağdur, genellikle kendini savunamamış biridir. Savunamamış ki başına bu işler gelmiş. Ya başına gelecekleri anlayamamış iyi niyetli biridir ya da anlamış olsa da çaresiz kalmış biridir. Her iki ihtimal de iyi insanlara özgü hallerdir. Kurnaz kötülerin güçlü ve yenilmez olduğu bir dünyadayız, bunu sakın unutmayın. İyilerin kazanması nadirattan olur, o da zaten tarihe altın harflerle geçer.

Biraz da vak’a açısından zengin ülkemizde işlenen kadın cinayetlerine bakalım. Maktuller hep güzel kadınlar değil mi? Güzel ve iyi kadınlar? Biraz da saf? Evet, ne yazık ki öyleler.

Tinne kasa hırsızlarının şifreyi çözmek için yaptığı gibi, düzenin, çarkların şifrelerine kulağını dayadı ve klik seslerini bir bir yakaladı.

Zavallı, yetersiz, yeteneksiz, kötü ahlaklı, çirkin, çaresiz, acuze, kıt görüşlü falan diyerek acıdığı ve hayatı boyunca idare ettiği ucubeler birleşmiş ve bu işi el birliğiyle becermişlerdi.

Ülkemizin ezeli düşmanı olan komşu bir ülkenin vatandaşlarına ait bir tımar evine, kutsi mi kutsi olan bayramın birinci günü tıkılmış olmasını çok manidar buldu. (Bu o kadar sıkıntılı bir komşu ülke ki onlarla sınırımız uzun süredir kapalı.) Sanırım hayatının ilk okkalı küfrünü o zaman etti. 

Küfrü bastıktan sonra güzel bir uyku çekti. Zenginlerin terbiye etmek için çocuklarını tıktığı o lüks tımar evinde iyice dinlendi ve bol bol gözlem yaptı.

İyi yalancıların tipik bir özelliği vardır. Yalanlarına inanırlar. Yalanları onların biricik parlak eserleridir, adeta çocukları gibi… Çünkü yalanları onların geçim kaynağıdır. Bir müddet sonra da kimlikleri, şahsiyetleri olur. Bir senaryo yazarlar ve orada kendilerine -genellikle- başrol verirler. Bu tür bir yalancılık şizofreniye kadar götürür insanı, o yüzden çok künahtır. Tinne’nin kankası olan mezarlık meczuplarından biri, “dervişin orospusu bile olur, yalancısı olmaz”, demişti. Konu Karadümbüklülerdi.

Gördünüz mü kötü insanlardan bahsederken insanın ağzı bozuluyor. Bir insanın ağzı bozuk değilse ya kötülerle hiç işi olmamış ya da kötünün ta kendisidir de iffetli rolü yapıyordur bence. Tinne gibi hakikat ehli insanlar, rolcülerle, rol yapmayanları gözünden tanır. Ödüllük performans gösterseler bile.

Tinne, yedi, içti, uyudu, dinlendi. Bir tek şeye bozuldu oradayken, ona günlük dans ritüelini yaptırmıyorlardı. Halbuki böylesi kutsal günler ritüelsiz olmazdı.

Oradayken hep parmaklıklı pencerelerin içlerine oturup çıkır çıkır geçen banliyö trenini seyretti ve dinledi. Çocukken evleri tren yolu üzerindeydi. Seslerinden trenleri ayırt edebiliyordu. Yük katarları, mavi tren, banliyö, farklı farklı çıkırdardı.

Şimdi ben size, faillere neler olduğunu anlatayım da içiniz hohlasın. Yabancı ülke tımar evine, Tinne’nin yatırılması için imza atan büyük dalton tecavüzden hapse girdi. Neşit olmayan öğrencisine etmiş o şeyi.

Küçük Dalton’un vücudu cılk yara oldu, insanlar ömrünün sonuna kadar ondan kaçtı. Üstüne üstlük yemeğe içmeye çok düşkün olan bu cüce daltonun midesini aldılar. Alıp ne yaptılar, bilmiyorum.

Kilise ağlamacısı olan Dalmaçyalı önce aklını kaybedip kendini Peder sanarak, çarmıhta poz vermeye başladı. Sonra da kilisede imza günü düzenleyip, Peder olarak imza dağıttı. Üzerine cekıt-ı şerifi giyip hüngür hüngür ağlayıp, burnunu koluna silmeye başlayınca kapı dışarı edildi. Sonra da kalp durmasından ölüverdi. Oysa o ölmeyip göğe yükselmeyi umuyordu. Karısı onun adına çok mahcup oldu.

Gelelim sabık Azize ve sakıt cadı Vagna’ya. O dinlenmek ve bahçeden domates yemek üzere Kanarya Adaları’ndaki yazlığına gittiğinde, altına kaçırmak suretiyle uykusundan uyanıp yatağından düşmüş. Onu günler sonra bulup tabuta koymuşlar. Bakmışlar ki hala yaşıyormuş. Vagna ona acıyarak bakanlara “siz benim kim olduğumu biliyor musunuz” demek istemiş ama diyememiş. Cadılar onu doğrudan yoğun bakıma almışlar. Üç gün yatak dördüncü gün toprak.

Tinne’ye gönlünü kaptırmış sarkık bir ihtiyar, suçu üstlenmiş. “Tinne’ye Aşık Olup Dalağı Yetmeyenler Kulübü”ne üye olduktan sonra, üyelerle yaptıkları yirmi üçüncü oturumda aldıkları bir karar üzerine suçu o üstlenmiş. Bu sarkık uzun ihtiyar nasıl gebermiş söylesem asla inanmazsınız. Dalak hınseri olmuş!

Ama bu olay -nasıl derler- tam bir kırılma noktasıymış. O kutsi bayramın birinci gecesinden itibaren bütün kadınlar fularlarını, rozetlerini ve iş önlüklerini çıkarıp atmışlar. Ayrıca bir daha da kimse kutsal dans ritüeli yapmamış. O şaşalı, gösterişli ritüel binaları hep boş kalmış.     

Bitmedi. Daha çok ama çok şeyler olmuş. Artık onlar da sonraki bölümlere kalsın. Aceleniz ne? Tinne gibi olun.

Sabırlı ve sakin.

Önceki Sayfa  Sonraki Sayfa

Defne Ilgaz, Rıfat Ilgaz, Afet Ilgaz, Absürd, Absürt, Mizah, Otobiyografi, Eğlenceli yazılar, Gülmece, Hiciv, Taşlama, Edebiyat, Roman, Deneme, Şiir, Tinne, Saçmalardan Seçmeler, Saçma,Acaip, Acayip, Acayip Dünya, Kadın, Komik, Komik kadın, Gülmece Güldürmece, Sıra Dışı, Fantastik

– 3 – Bombacı Azize

BOMBACI AZİZE

Tinne sonra yatılı okula gitti. Çünkü, “öyle gerekmişti”. Tinne’ye bu sihirli sözcükleri söylediklerinde her şey normale dönerdi.

Peder, uzak diyarlarda kendi kilisesini açmaya gitmişti. Dönmemecesine.

Annesi Azize Hanım, sabahtan akşama rol yapmalıydı. Konferanslar ona yeterince gelir getirmiyordu çünkü.

Dede Kolombo, genellikle kendi başınaydı. Kâh bahçeyi kazıp define arar, kâh balık tutar, sonra da tuttuğu balıklarla karşılıklı rakı içerdi. O evde herkes, kendi hikayesini yazardı.

Nine’yi mi soruyorsunuz? Neden onu sormak aklımıza hep geç geliyor? 

Kocası bahçede define araştırırken, o da bohçalarında sakladığı kendi şahsi altınlarını düzenlerdi. Allah için çok temiz, titiz, düzenli bir kadındı. O evin kadını bir tek oydu zaten. Başka kimse ne kadındı ne de kadın olabilmişti.

Bıradırlar?  Bıradırlar da bir çete kurmaktaydılar. Daha doğrusu, ileride kuracakları çetenin temellerini atmaktaydılar. Her sabah kalkar birbirlerine göz kırparlardı.

Tinne kendisini umursamayan bu diğerlerini çok severdi. Çünkü onlar birileriydi. Hepsinin birer mübarek ismi bile vardı. Çok çok ilerki zamanlarda onlara ‘ata’ diyecek, ruhlarına her daim köpük sıkacaktı.

Tinne çantasını alıp yatılı okula gittiğinde başına gelecekleri bilmiyordu. Aslında yatılı okula gitmese de olurdu ama annesi bir gece bütün okulları havaya uçurduğu ve geriye bir tek bu okul kaldığı için, tereddütsüz olarak bu okula göndermişlerdi onu. (Azize Vagna, o gece, içinde uyuyan çocuklara acımış olacak.)

Okulun kapısını çalarken, elinde tuttuğu çantada diğer çocukların giymediği şeyler vardı. Kimi büyük, kimi bol, kimi süslü, kimisi de erkek çocuk için. (Tinne yaşına başına bakmadan giysilerini hep çok iyi taşımıştır.) Pembe ve şifon, üstelik fırfırlı, ayrıca ona iki beden büyük pijamayla yatakhanede gezinirken komik olmamayı nasıl başarıyordu, biz bile anlamadık.

Bir cadı öğretmeni vardı ki evlere şenlik! Annesinin havaya uçurduğu okullardaki öğretmen süprüntüsü karılara hiç benzemiyordu. Korkudan üç buçuk atıyordu bu kadın. Belli ki havaya uçurulmak istemiyordu.

Boş zamanlarında ve yaşı iyice küçükken gittiği o meşhur kolejde kimler yoktu ki kimler? Süslü ve apartman topuklu karılar, gödelek, bakımsız, paçoz karılar, yerli malı meyveleri ile süslü göstermelik masalar, sümüklü ve zengin Ermeni çocuklar, gurbetçilerin sarışın mavi gözlü ve de babaanneye emanet edilmiş çocukları, ev hanımlarının bakımlı ve gürbüz çocukları (gürbüzlükleri poğaçadan olacak), sinirli ve patron bir adam, sendika, grev, lokavt ve fiyasko bile vardı.

O sayfa da kapandıktan sonra (annesinin meşhur bombaları ile) yatılı okula kapağı zor attı Tinne.

Artık annesi kendi derdindeydi. Bir süre bir yerleri bombalamazdı. Keriduyn Abi’yle sevgili olmuşlardı. Kolombo ve karısı, Kestanbol içlerine taşınmıştı. Kim kime dumdumaydı.

Duyduğuna göre bıradır çetesi de sekteye uğramıştı. Bu onların ilk sekteye uğrayışları olacaktı. Küçük bıradır da bir yatılı okula postalanmıştı. Büyük bıradır ise evde bekçilik yapıyordu. İşten ve mutsuzluktan arta kalan zamanlarında.

Yatılı okulda ilk zamanlarda zorlanmıştı tabi. Her evli ama evsiz çocuk gibi. Anneler çok meşgul, babalar gidik olduğunda çocukların oraya bırakılması alışıldık bir şeydi.

Ama alışılmadık bir şey vardı, hayalet arkadaşlar. Yatılı okuldaki çocukların hayalet arkadaşları vardı ve onun da hemen bir tane edinmesi gerekiyordu.

Önceki Sayfa           Sonraki Sayfa

Defne Ilgaz, Rıfat Ilgaz, Afet Ilgaz, Absürd, Absürt, Mizah, Otobiyografi, Eğlenceli yazılar, Gülmece, Hiciv, Taşlama, Edebiyat, Roman, Deneme, Şiir, Tinne, Saçmalardan Seçmeler, Saçma,Acaip, Acayip, Acayip Dünya, Kadın, Komik, Komik kadın, Gülmece Güldürmece, Sıra Dışı, Fantastik