– 34 – Korsanlara Ölüm!

-34- KORSANLARA ÖLÜM!

Tinne A4’lere yazılmış deşifrasyonları okuyor, zaman zaman üzülüyor, zaman zaman panik atak geçiriyor ama illa ki okumaya devam ediyordu.

Okunmayı bekleyen milyonlarca beyaz sayfa, bütün hayatının kayıt altına alınmış olduğu gerçeği ile birleşip onu çıldırtıyor, bazen avazı çıktığınca çığlık atıyor, bazen karşı binaya portakal fırlatıyor, bazen sokağa çıkıp çocuklarla sek sek oynuyordu.

Bu süreçte kızını ve oğlunu kendisinden uzaklaştırmıştı. Maes’i mancınığa koyup dünyanın bir ucuna, Nias’ı başka ucuna fırlattı.

“Mancınığa koyup fırlatma da nereden çıktı”, ya da “hiç, bir anne çocuğunu mancınıkla başka bir kara parçasına uçurur mu” gibi sorular soruyor olabilirsiniz. Ama bilmediğiniz bir şey var, Tinne yıllar önce, onlara bunun uyarısını yapmıştı.

Etrafındaki insanlar yavaş yavaş hem delirip, hem kötüleşmeye başladığı bir süreçte, iyice huysuzlaşan çocuklarını uyarmıştı: “Ben hepimiz için güreşiyorum” demişti. “O kadar çok güreş müsabakası yapmaktayım ki, yorgun ve asabiyim. Bakın, babanız ve ailesinin de bize hiçbir yardımı, katkısı olmuyor. Yardımı bırakın, düzenli aralıklarla gelip beni taşlıyorlar. Bu koşullarda sizin için para kazanıp, evi temizleyip, üstünüzü başınızı yıkayıp paklayıp, yemeklerinizi servis edebilmem için, sizin anlayışlı olmanız gerekiyor. Siz de beni kırbaçlama yoluna giderseniz; birinizi bir yere, öbürünüzü başka yere gönderirim. Benden ve birbirinizden uzak, böylece belki daha mutlu olursunuz.”

Arabanın arka koltuğunda, öylece bakmışlardı ona. Annelerinin ne kadar sabırlı bir insan olduğunu daha tam anlayamamışlardı. Böyledir zaten… Birinin ne kadar çok sabretmiş olduğunu, onu kaybettiğinde bile anlayamazlar. “Ne güzel sabrediyordu işte, niye tatsızlık çıkardı ki”, diye homurdanıp, huysuzlaşırlardı insanlar sadece.

Annelerinin sonsuz çözüm üretme kabiliyeti ile konforlu hale getirdiği hayatlarının değerini bilmiyordu çocuklar. Anneleri, savaşını ya da mücadelesini onlara hissettirmeden yaptığı sürece hava hoştu. Ama etraflarındaki, “delirmiş kötüler” artık onları da kullanmaya başlayacak kadar zıvanadan çıktığında, annelerini savunmaya, korumaya üşenmişlerdi. Hayat hep aynı rahatlık ve konfor içinde sürüp gitmeliydi. Bu konforu onlara kim sunarsa, onun yanında yer alırdı çocuklar. Bu dünyada çok özel, çok ayrıcalıklı çocuklar da vardı ki, onlar, anne babaları için dünyaya karşı dururlardı.

Tinne, öyle bir çocuk olmuştu. Babası Aziz Peder, annesini ve kendisini terk edip, Eydin ve Dalmaçyalı çetesi onlara saldırmaya başladığında, kahramanca hem kalkan hem yoldaş olmuştu annesine.

Kendi çocukları ne yazık ki onun gibi değildi. Her daim mükemmel hizmet istiyorlardı. Hiç bozulmadan giden bir düzen… Tinne onlara bunu sağladığı müddetçe, onunla kalabilirlerdi. Tinne anlamıştı ki gemi su almaya başladı mı ilk atlayacak olan fareler kendi çocukları olacaktı.

Gemisi delindiğinde Hızır Aleyhisselam gibi soğukkanlı davranmıştı Tinne. Parası bitip annesinden yardım istediğinde ve annesi ona “moşist köle taciri” gibi davranmaya başladığında, gemisi delinmişti artık. Dostları, çok sevgili çırakları ve canından çok sevdiği çocukları, gemiyi de kendisini de kolayca terk etmişlerdi.

Gemiyi terk etmeyen sadece aç  gözlü, doymaz, azılı korsanlardı. “Ne yağmalayabilirsek kar” diyerek Tinne’ye kılıç sallayan, gözü dönmüş korsanlar… O haydutlar hala daha Tinne’nin gemisini terk etmiş değiller sevgili izlemeciler! Tinne ne yazık ki, hala onlarla savaşıp durmakta… Ama bugünlerde eskisi gibi yalnız değil. Korsanlara ve gemideki deliğe rağmen, Tinne’yle yaşamaya gönüllü olmuş bir adam var. Onun adı Elyase.

Tinne ve Elyase el ele verdiler ve çok çabaladılar. Gemideki delik hemen hemen kapanmış durumda. Şimdilerde gemiden inmeme konusunda ısrarcı olan korsanları saklandıkları ambardan bulup çıkartmanın peşindeler. Ne yazık ki benim elimden bir şeycikler gelmiyor! Ben denizci değilim onlar gibi. Ben ancak, onların hikayesini anlatabilirim. Onların, mitolojik, destansı, efsanevi, epik… ne derseniz deyin ama kesinlikle takdire şayan hikayesini.

İnanın ki, böyle uzaktan bakınca daha iyi anlatılıyor. İçinde olsam böyle yazamazdım inanın. O yüzden bana kızmayın gemide olmadığım için.

Benim gibi düşünenler oldukça fazla. Tinne’nin gemisindeki kahramanca mücadeleyi izleyip diziler mi yazılmadı, kilmler mi çakılmadı, romanlar mı uydurulmadı, maniler mi dizilmedi, şarkılar mı tıngırdamadı? (Laf aramızda, Tinne için en sinir bozucusu da, Berbat Komikler Merkezi’nde sahneye konan sokaçlar.)

Bir keresinde yakaladığı bir korsanın ümüğünü sıkıp, “neden gitmiyorsunuz” diye sormuş Tinne. Adam ne cevap verse beğenirsiniz? “Biz senin sayende çok ünlü olduk. Şimdi memlekete dönüp Doğu’nun kıraç toprağında cirit mi atalım yani? Hem sana kılıç sallamamız için bize çok para veriyorlar. Antigonist de olsak, kötü adam da olsak biz tarihe geçtik sayende”, demiş. “Kötü adam olmanın nesi güzel” diye, adamın biraz daha ümüğünü sıkmış Tinne, “bizi de savunanlar var, hem de seni savunanlardan fazla” yanıtını almış.

Yaa, sayın izlemeciler! Bu dünyada haksızı haklı, kötüyü iyi gösterecek tonla savunmacı var…

Kendi gemisini, canını, namusunu savunmaya kalkan Tinne’ye neler demediler ki? Katil mi demediler, delirmiş mi demediler, korsana işve cilve yapıyor, iki çocuğuyla kendini bu yakışıklı korsana yamamaya çalışıyor mu demediler. Aklınız hayaliniz durur!

Kötülük dolangaçlı ve inanılmaz bir şeydir. Kötülüğü oradan tanırsınız. Kesinlikle örgütlüdür. İyiler yalnızdır, yalındır, sadedir. Kötüler karman çorman, karışıktır. Muhakkak birilerine güvenirler. Eğer ortada bir kötülük varsa, o işi organize eden ustalıkla gizlenmiş, bir dünya insan daha vardır.

Gemideki bu savaştan neler neler üretmediler. Deneyler mi yapmadılar, oyunlar mı, maçlar mı, bahisler mi düzenlemediler?!. Büyük mü büyük bir endüstri oldu sizin anlayacağınız.

Tinne ile başkorsan Tartaryan’ı “zarlar” olarak gören birileri de vardı.

Bilirsiniz, zarlar karanlık bir yerde birbirine çarptırarak iyice çalkalanır, sonra ortaya bırakılır.

Tinne’nin acısı, kanı, göz yaşları, teri neyi gösterecek, Tartaryan’ınki neyi gösterecek? Sık sık Tartaryan’ı Tinne’ye saldırtıp, bir muharebeye sokup, sonuca bakarak dünya savaşlarını dizayn eden birileri vardı.

Asrın deneyiydi bu, sizin anlayacağınız. Üçüncü Dünya Savaşının dizaynı için zar sallayıp duruyordu “büyükler”!

Bilim insanlarıyla ünlü, o malum ülkede farelere isim takılmıştı. Dişi fareye “bilgelik”, erkek fareye “gerçek” adını takmışlardı ve Tinne’nin savaşıyla izdüşümsel deneyler yapıyorlardı. Farelere “iyi” ve “kötü” isimlerini takarak niyetlerini açık etmek istemiyorlardı. Unutmayın kural bir, “niyetini asla belli etme”!

Tinne, fareleri duyunca çok şaşırmıştı. Bütün ömrünce, karşı binadan Tinne’yi izleyip hayal kurarak yaşayan bir adamı nasıl oluyordu da “gerçekçilik”le taltif edebiliyorlardı? Pes, demişti o zaman. Sizin biliminiz buysa, yandı gülüm keten helva!

Tinne’yi ve Tartaryan’ı arenadaki dövüşçüler gibi çarpıştırıp bahis oynuyorlardı. İşte, o çok gizemli “Dünya düzeni”, aslında bu kadar düşük zeka seviyesiyle tesis ediliyordu.

O arenada herkes Tinne’nin ölmesi için şarkılar söyleyip, ayinler yapıyordu ama bir yandan da hepsi Tinne’ye çok özeniyordu. Tinne’den nefret eden o güruh bile saçlarını onun gibi “düz ve sarı”, kaşlarını onun gibi “gür ve siyah” yapabilmek için kuaförlere, estetisyenlere koşuyorlardı.

Daha önce de söylemiştim, Tartaryan bile, gece sarı bir peruk takıp yatıyordu, rüyasında kendini Tinne olarak görebilmek için.

Benim bütün bu saçmalığı uzaktan seyreden biri olarak görüşüm şu: Bir an önce güç Tartaryan ve taraftarlarından alınmazsa Dünya da, yeni yerleşim yeri olarak tasarlanan Mars da, insanın gideceği her neresi varsa, hepsi yangın alanına dönecek!

Çünkü cadılar çok kararlı. Tinne’den habersiz, dünyayı ateşe vermeye başladılar bile.

Önceki Sayfa Sonraki Sayfa

Defne Ilgaz, Rıfat Ilgaz, Afet Ilgaz, Absürd, Absürt, Mizah, Otobiyografi, Eğlenceli yazılar, Gülmece, Hiciv, Taşlama, Edebiyat, Roman, Deneme, Şiir, Tinne, Saçmalardan Seçmeler, Saçma, Acaip, Acayip, Acayip Dünya, Kadın, Komik, Komik kadın, Gülmece Güldürmece, Sıra Dışı, Fantastik,İlyas Temel şafak, Defne Ilgaz, Necati şaşmaz, Kurtlar Vadisi, Polat Alemdar, sahte Mehdi, adnan Oktar, İbrahim kalın, CIA, FBI, MOSSAD, Üçüncü Dünya Savaşı, necaaattii, ibne, godoş, orospu çocukları, sahil şaşmaz, abdülkadir şaşmaz, recai şaşmaz, zübeyr şaşmaz, panafilm, tayyar baba, elazığ, bkm, yılmaz erdoğan, güldür güldür, ali sunal, aydın ılgaz, mason biraderler, tapınak, ritüel, ayin, gizem, ezoterizm