BIRIBIRI ÇAYDEMLER
Tinne’nin baş çırağı Bırıbırı Çaydemler, bir müddet sonra Tinne’nin aptal olduğunu düşünür olmuş. Ama onun baş çırağı olmak da havalı bir şeymiş hani. Ben onu bir güzel parmağımda oynatırım, ruhu bile duymaz demekteymiş.
Onun böyle düşünmesine sebep, Karadümbüklülerin Reisi ile Vagna’ymış. Tinne’nin her türlü sırrını bilen, daima yakınında olan bu çaylak kıza, epey bir şeyler teklif etmişler.
“Bize ondan sürekli haber uçur, sonra dile, ne dilersen” demişler ve eklemişler:
“Biz ona ne isterse alırdık, verirdik, yapardık ama o şibobren olduğu için bütün bunları reddederek bizden kaçıp duruyor. Sen şimdi sevgili Usta’nın iyiliği için onun hakkında bize bol bol rapor ver, biz de seni kaymağa boğalım.”
Bırıbırı Çaydemler, sırf ustasının iyiliği için(!), bu teklifi hiç düşünmeden kabul etmiş. Ustam şibobren değil belki ama kesin aptal demiş içinden. Uzun ihtiyar Hâr’ol Elendi Bey, Tinne’yi Karadümbük Kraliçesi yapmak istiyormuş ama Tinne bunu sürekli reddetmekteymiş.
Oysa Tinne ile Hâr’ol Elendi Bey arasında tam olarak şu konuşma geçmişmiş:
Hâr’ol: Bir kızımız olsun, adı Nazlı olsun.
Tinne: Karınızdan koşanmayı düşünüyorsunuz anlaşılan?
Hâr’ol: Hayır, ben asla böyle bir şey yapmam.
Tinne: Ama sanki benimle evlenmeyi istiyor gibisiniz?
Hâr’ol: Hayır, bunu da yapamam.
Tinne: Nazlı’ya başka bir anne bulmalısınız.
Hâr’ol: Dur, dur bir dakika! Sen çok genç ve güzelsin. Ben o yüzden seninle evlenemem.
Tinne: Merak ettim, neden?
Hâr’ol: Dedikodu yaparlar.
Tinne çok yıllar sonra, hatta o kadar çok sonra ki, Uzun gümleyip yerine türkücü reis olduktan bile sonra öğrendi ki, Karadümbüklülerin komşularıyla evlenmeleri yasakmış. İllaki başka semtten olması gerekiyormuş. Gerçek sebep bu olmalıymış.
Bu arada Tinne’nin aptal olduğunu düşünen biri daha varmış, ne yazık ki Maes’miş o. Anneannesi ve Dümbük Reis ona da Bırıbırı’ya yaptıkları teklifi yapmışlar. Böylece Bırıbırı ve Maes aldıkları kaymaklarla her istediklerini yapmaya başlamışlar.
Bırıbırı hemen bir çocuk doğurmuş. Doğurur doğurmaz başka adamdan hamile kalmış. Ama bunu kocasına hiç söylememiş, çünkü o adam evliymiş. Yeni adamı Tinne’nin mezun olduğu meslek okulundan bulmuş. Herkese kendini Tinne’nin sıfatlarıyla tanıtıyormuş çünkü.
Bu arada bilmenizi isterim ki Bırıbırı fularını hiç çıkartmamış. Böylece kimse ondan şüphelenmeyecekmiş. Hep bembeyaz fular takıyormuş.
Benim dikkatimi çeken Bırıbırı’nın Vagna’ya benzer bir özelliğe sahip olması: Dilfon.
Dilfonuyla yatar dilfonuyla kalkarmış. Asla elinden bırakmaz, sık sık kontrol edermiş. Dilfoncu kadınlara dikkat edin, derim ben.
Maes sabah akşam geziyor, kimseye hesap vermiyormuş. Tamamen özgürmüş artık! Annesini ispiyonladıkça kaymakları cukkalıyor, erkek kardeşine de, annesine de çok kötü davranıyormuş. Kendini onların patronu sanıyormuş. Fazla şeker yemekten artık kafasının içi yapış yapış olmaya başlamış.
Etrafında olan biteni tam anlayamayan Tinne, bir gün Bırıbırı’nın davetini kabul ederek ziyaretine gitmiş. Sırnaşık bir sesle “bebeğimi gelip görün” demiş, Bırıbırı. Ziyaret sırasında Tinne’nin dikkatini, Bırıbırı’nın karnının büyüklüğü çekmiş. Bu akşam burada kalıyorum ve yarın seni hekime götürüyorum, demiş ona.
Ertesi gün Bırıbırı’nın daha kırk günlük lohusayken ikinci çocuğa hamile kaldığı ortaya çıkmış. Hekim onlara hayati tehlikeyi haber vermiş.
Tinne tabi ki doğum vakti gelene kadar Bırıbırı’ya ve küçük bebeğine bakmış. Parasıyla, hizmetiyle onu korumuş ve kollamış. Tuhaf şeylerin olduğunu, daha da kötülerinin olacağını hissettiği için doğuma yakın, onun yanından ayrılarak kendine bir ağaç kovuğu bulup yerleşmiş.
Maes ve Bırıbırı iş birliği yaparak Tinne’yi oradan çıkartıp avcılara teslim etmişler.
Bugün Maes de, Bırıbırı da pek mutlu sayılmazlar. Bırıbırı artık beyaz fular takmıyor. Hatta fular hiç takmıyor. Kocalarından ayrıldı. Hala çok yalan söylüyor ve dilfonda soyunarak para kazanıyor.
Maes, Deprem’in vurduğu fiskelerin etkisinden kurtulamadığı için kendini sırıkla atlamaya verdi. Elinde hep o uzun sopayla geziyor. Sırıkla ülkeler arası, deniz ötesi atlamada bölge birincisi. Şimdi kıtalar arası atlayabilmek için çok sıkı çalışıyor. Uzun öldükten sonra, Türkücü Reis ona şeker almadığı için çok kızdı. Ha bu arada ne yazık ki diş hekimi de olamadı. Neden mi? Uzun ölünce ortaklık bozuldu da ondan.
Defne Ilgaz, Rıfat Ilgaz, Afet Ilgaz, Absürd, Absürt, Mizah, Otobiyografi, Eğlenceli yazılar, Gülmece, Hiciv, Taşlama, Edebiyat, Roman, Deneme, Şiir, Tinne, Saçmalardan Seçmeler, Saçma,Acaip, Acayip, Acayip Dünya, Kadın, Komik, Komik kadın, Gülmece Güldürmece, Sıra Dışı, Fantastik